Mucizeye Uyanış – 2

Ağrılar artık dayanılmaz düzeye gelmişti. Doktorların verdiği ilaçlarla uyuya kalmıştım. Uyandığımda her şeyin bir rüya olmasını o kadar istemiştim ki ama değildi. 14 Ocak gecesi benim için bir dönüm noktasıydı.

Gecelerin uzun olduğunu o gün öğrendim. Normal bir gecede uyur, sabah olunca hem uyanırdım sanki geceler 5 dakikadan ibarettir benim için.

Oysa öyle değilmiş. 

Sağlık o kadar çok kıymetli bir şeymiş ki, bir başarısızlık veya olumsuz bir olay karşısında ‘Sağlık olsun…’ demek ne değerli bir duaymış bunu anladım. 

Ağrılar o kadar şiddetliydi ki dakikalar saat, saatler ise gün olmuştu. Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi ‘Musibet zamanı çok uzundur, safa zamanı pek kısa oluyor.’ öyleymiş. Tecrübeyle tasdik ettim. Hastane odasındaki saati bir televizyon gibi izliyordum ama zaman geçmek bilmiyordu.

Zaman, sessiz bir testere gibi canımı acıtıyordu.

Karnımda müthiş bir ağrı, inim inim ağlamaktan yorulmuş bir ben vardı. Daha bir gün öncesi hatta birkaç saat öncesi bitmesi gerek kitaplar, hazırlanması gerek ders içerikleri, çekilmesi gereken videolar… 

Hayat koşturmasına zorunlu bir ara vermiştim.

Güneş doğdu, ondan sonraki günde sabahladım, takip eden diğer günlerde. Uyku artık bende sancılardan yorgun düşünce birkaç dakikalık kısa dalmalardan ibaret olmuştu. Sanki hiç bitmeyecek gibi.

Sürekli tahliller yapılıyor, filmler çekiliyor. Bir türlü teşhis konulamıyordu. Katı, sıvı her türlü beslenme yasaklanmıştı. Serumlar benim yemeklerim olmuştu. Susuzluk, su içebilmek ne kadar olağanüstü bir şeymiş pamuklar ile dudağımı ıslatırken anlıyordum.

Dünya hayatı bir sınavdan ibaretti, yaşamak ise sabır işiydi. Allahtan gelen ‘başımız üstüne’ deyip sabrettim, sabır ediyorduk. Hastalık tüm ailemi, dostlarımı, öğrencilerimi derinden etkilemişti.

Günler böyle geçerken net bir teşhis konulamadı ama yapılacak operasyona karar verilmişti. Pankreas üzerinde 14 cm’lik bir kitle tespit edilmişti yapışık bir şekilde. Bu organlara ve kalın bağırsağa baskı yapılınca kendi göstermiş olan, adi bir kitleydi. Ameliyatın adına ‘Whipple’ dediler. 

İlk defa duyduğum bir kelimeydi. İnternetten araştırdım. Whipple ameliyatı, pankreas başı, safra yolları ve 12 parmak bağırsağı tümörlerinde hayat kurtarıcı bir ameliyattır. Whipple ameliyatı birbirine yakın ve bağlı olan 3 organda meydana gelen tümörlerde o bölgeyi komple temizlemek için yapılırmış. Organlar kesilecek tekrar birleştirilecekmiş.

Bunları bana söyledikten sonra Gürkan Hoca eşimle özel görüşmek istedi. Daha sonra öğrendim ki ‘Pankreas kanseri olduğunu düşünüyoruz. Ameliyat ağır bir ameliyat olacak. Yaklaşık 9 saat sürmesini bekliyoruz. Hastaların genel durumuna ve yandaş hastalıklarına bağlı olarak, pankreas kanserinin vücutta diğer organlara yayılım gösterdiği hastalarda ortalama yaşam süresi 3 ile 6 ay arasındadır. Hastalığın lokal olarak yayılım gösterdiği hastalarda ise ortalama yaşam süresi 6 ile 10 aydır. Genç olması bir avantaj ama ameliyat sonrası zorlu bir süreç olacak. 

Allah yardımcın olsun kızım’ demiş.

6 ay ile 10 ay …

O günü hiç unutamıyorum. Eşim yanıma geldiğinde gözleri ağlamaktan şişmişti vardı bir şeyler anlıyordum, fakat adını koyamamıştım. Belki vakit gelmişti. Geride bırakacaklarımı, onları düşünüyordum. Geceleri sessiz sessiz ağlarken buldum kendimi. Eşim, çocuklarım, annem, babam, kardeşlerim onlar nasıl dayanacaktı. Allah sabrını verirdi inanıyorum ama yine de üzülüyordum.

Ameliyattan önce Gürkan Hoca’ya ısrar ettim. Tekrar Tomografi çekildi. Sonuç yine aynıydı. Pankreasın başında 13-15 cm’lik bir kitle ve onun oradan alınması gerekiyordu. Artık ameliyat günü gelmişti. Instagram üzerinden ‘Hukuk Öğretir’ takipçilerime durumun ciddiyetini anlatıp dua istedim. On binlerce dua mesajı geldi. Rabbime yöneldim takdir onundu. Hastalığı kaldıracak olan da, şifasını yine verecek olan O’ydu.

24 Ocak sabah 09.00’da ameliyata girecektim, artık davetsiz misafiri bedenden gönderme vaktiydi. Helalleştim. Belki onları son defa görüşümdü. Ameliyat elbisesini eşim giydirdi, sessizce ağlıyordu, ağlıyorduk… Vedaların zor olduğunu bilirdim de son kez edilen vedanın ağırlığının altından kalkamadım.

17.30’da ameliyattan çıktım. Gözlerimi açtığımda eşimi, kardeşimi gördüm, elimi tuttu. Ameliyat nasıl geçmiş dedim. ‘İyileşeceksin düşündükleri gibi değilmiş’ dedi. 

Ameliyattan kısa bir süre sonra yoğun bakımda yanıma geldi Gürkan Hoca. Hocamın yüzünde bir gülümseme başladı anlatmaya. ‘Ameliyat öncesi pankreas kanseri olduğunu düşünüyorduk. Whipple ameliyatına kesin gözle bakıyorduk. Fakat karnını açtığımızda kitleyi tamamen karın boşluğundan atardamara sarılmış şekilde bulduk. Evet kitle 15 cm kadardı. Fakat pankreasa yapışık olan, organlara bitişik görünen bu kitle karın boşluğunda hiçbir organa sıçramamış. Resmen vücudu terk etmeye hazırlanmış bizi bekliyor gibiydi’ dedi.

İki tomoğrafide de Pakreas üzerinde görünen kitle bambaşka bir bölgede hiçbir organa sıçramamış bir vaziyette olması, dualarımızın kabülünü gösteriyordu. Şükürler olsun. Allah bir daha yaşatmaz inşallah. 

Mucizeye uyanmıştım.

‘İyileşeceksin’ dedi. 

Ameliyatlar, kemoterapiler derken Şükür Allah’a iyileştim. Çok büyük dersler aldım bu süreçte. Sağlık, aile, dost, vakit… çok önemli kavramlar olduğunu bir kez daha gördüm.

Erzurum Atatürk Üniversitesi Organ Nakli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gürkan Öztürk’e ve ekibine teşekkür ederim. Bu süreçte çok desteklerini gördüm.

Evet Hüzünlü bir yazı oldu ama güzel sonlandı.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere Hoş olun Hoşça kalın…

Abone ol
Bildir
guest
0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle